
Gökkuşağı Ormanı ve Işık Kelebeği
Paylaş
Bir varmış, bir yokmuş. Uçsuz bucaksız tepelerin ardında, kimsenin kolay kolay ulaşamadığı gizemli bir orman varmış. Bu ormana "Gökkuşağı Ormanı" denirmiş çünkü her sabah, gün doğarken ağaçların yaprakları gökkuşağının yedi rengine bürünürmüş.
Gökkuşağı Ormanı’nda hayvanlar mutlu yaşarmış. Kuşlar sabah şarkıları söyler, sincaplar ceviz dansı yapar, kaplumbağalar yavaş ama neşeyle gezinirmiş. Ama bu ormanın bir sırrı varmış: Her bin yılda bir, ormanın tam ortasında bir "Işık Kelebeği" doğar ve gökyüzüne yükselmeden önce dilekleri gerçekleştirirmiş.
Bu kelebek sadece saf bir kalbe görünürmüş.
Minik Tilki Lumo
Bu ormanda yaşayan minik bir tilki varmış. Adı Lumo’ymuş. Lumo, yaşıtlarından biraz farklıymış. Diğer tilkiler gibi kurnaz ya da hızlı değilmiş ama çok meraklıymış. Hep kitap okurmuş, taşların altına bakar, kuşlarla sohbet edermiş. Her şeyin nedenini öğrenmek istermiş.
Bir gün, gökyüzü alışılmadık bir şekilde parlamış. Ağaçların yaprakları gün batımında ışıldamış, rüzgâr hafifçe fısıldamış. Lumo hissetmiş: "Bu gece özel bir şey olacak."
Yaşlı baykuş Usta Buhu, Lumo’yu çağırmış:
– "Lumo, eski kitaplarda yazan zamandayız. Işık Kelebeği yakında doğacak."
Lumo heyecanla sormuş:
– "Onu görebilecek miyim?"
Baykuş gülümsemiş:
– "Yol uzun, ormanın kalbine gitmen gerek. Ama unutma, sadece saf kalpli olanlar onu görebilir."
Yolculuk Başlıyor
Lumo yola çıkmış. Çantasına biraz kurumuş meyve, fener ve en sevdiği büyüteci koymuş. Güneş batarken, ormanın derinliklerine doğru yürümüş.
İlk karşısına çıkan yer, Fısıldayan Dere olmuş. Bu dere geceleri konuşurmuş. Su sesiyle geçmişin anılarını fısıldar, doğru yolu gösterirmiş. Lumo, derenin kıyısında durmuş ve dikkatle dinlemiş.
– "Doğru yoldasın, küçük tilki… Ama cesaretini kaybetme."
Lumo şaşırmış ama yürümeye devam etmiş. Yol boyunca büyük taşların üstünden atlamış, sarmaşıkların altından geçmiş. Derin bir çukura düşmemek için dikkatliymiş. Her adımıyla karanlık biraz daha aydınlanmış.
Işıklı Tavşan Momo
Yolda Lumo, ışık saçan küçük bir tavşanla karşılaşmış. Tavşanın adı Momo’ymuş.
– "Nereye gidiyorsun böyle tek başına?" demiş Momo, hafifçe titreyerek.
– "Işık Kelebeği’ni bulmaya. Sen de ister misin gelmek?"
Momo gözlerini kocaman açmış:
– "Ben çok korkağım… Ama seninle gelirsem belki korkmam."
Ve birlikte yürümüşler. Momo, geceleri parlayan tüyleriyle yolu aydınlatmış, Lumo da haritayı okumuş. Ormanda birlikte pek çok zorluk aşmışlar: rüzgârla konuşan dev ağaçlar, karanlıkta gıcırdayan eski köprüler, mırıldanan çiçekler…
Her zorlukta birlikte düşünmüşler, birlikte gülmüşler. Lumo sabırlıymış, Momo ise yüreğiyle yardım edermiş. Böylece ikisi iyi bir takım olmuş.
Gölgeler Vadisi
Bir gün orman daha da kararmış. Gökten siyah dumanlar inmiş. Bu yer, Gölgeler Vadisi’ymiş. Efsaneye göre, kalbinde korku taşıyanlar bu vadiden geçemezmiş. Gölgeler, insanların ve hayvanların en karanlık düşüncelerini canlandırırmış.
Lumo ürpermiş. Momo korkmuş. Birden bir gölge Lumo’ya doğru fısıldamış:
– "Sen zayıfsın. Diğerleri senden daha hızlı. Sen hiçbir zaman bir kahraman olamazsın."
Lumo'nun gözleri dolmuş. Ama sonra Momo'nun sesi gelmiş:
– "Sen benim en cesur arkadaşım oldun! Beni karanlıkta yalnız bırakmadın!"
Bu sözlerle Lumo’nun kalbi ısınmış. Gölge dağılıvermiş. Sonra Lumo, Momo’ya sarılmış:
– "Hadi birlikte geçelim!"
Ve cesaretleriyle gölgeleri birer birer aydınlığa dönüştürmüşler. Vadiden geçerken gökyüzü yine hafifçe parlamış.
Ormanın Kalbi ve Işık Kelebeği
Nihayet uzun bir yürüyüşten sonra ormanın en iç kısmına ulaşmışlar. Orası, dev çiçeklerle kaplı, gökten ışık huzmeleri inen büyülü bir çayırmış. Ortada kristal gibi parlayan bir koza varmış. Lumo yaklaşınca koza titremeye başlamış.
Birden bir ışık patlamış ve içinden dev gibi bir kelebek çıkmış. Kanatları gökkuşağı gibi parlıyormuş. Her kanadı farklı bir rengi taşıyormuş. Işık Kelebeği süzülerek Lumo’nun önüne konmuş.
Lumo fısıldamış:
– "Gerçekten sen misin?"
Kelebek başını eğmiş ve melodik bir sesle konuşmuş:
– "Saf kalbin ve dostluğunla yolu tamamladın. Bir dilek hakkın var."
Lumo durup düşünmüş. “Daha hızlı olmak mı? En zeki tilki olmak mı?”
Ama sonra gülümseyerek demiş ki:
– "Ben bir dilek istemiyorum. Bu yolculuk zaten bana en güzel hediyeyi verdi: dostluk ve cesaret."
Işık Kelebeği gözlerini kapatmış ve ışıklarını yayarak havalanmış:
– "Gerçek dilek, zaten kalbindeydi. Şimdi tüm ormana umut yayılacak."
Dönüş ve Yeni Başlangıç
Lumo ve Momo ormandan dönerken, her ağaç onlara selam vermiş, kuşlar şarkılar söylemiş. Ormanın rengi her zamankinden parlakmış. Gökkuşağı artık sadece sabahları değil, kalplerinde de parlıyormuş.
Yaşlı baykuş Buhu onları görmüş ve gülümsemiş:
– "En değerli yolculuk, kalbinle çıktığındır."
Lumo artık hızlı olmasa da cesurdu. Momo artık korkak değil, sadık bir dosttu. Ve Işık Kelebeği, bin yıl sonra yine umutla gökyüzüne karışmıştı.
Ve o günden sonra, Gökkuşağı Ormanı’nda her yeni doğan gün, bir masal gibi başlarmış.
Gökkuşağı hiç solmazmış…