
Renksiz Krallık ve Boyanın çocuğu
Paylaş
1. Bölüm: Her Şeyin Gri Olduğu Yer
Uzak diyarlarda, haritalarda adı bile yazmayan bir yerde Renksiz Krallık varmış. Bu ülkede gökyüzü gridir, ağaçlar gri, insanlar gri giyinir, evler gri boyanırmış. Renk diye bir şey kimse bilmezmiş. Çünkü çok çok uzun zaman önce gökyüzünden düşen bir yıldız, tüm renkleri emip götürmüş.
Ama bu krallıkta farklı biri yaşarmış. Renkleri görebilen bir çocuk: Arven.
Arven 10 yaşındaymış. Herkes gri dünyayı gri görürken o çiçeklerin kırmızı, gökyüzünün mavi, limonun sarı olduğunu hayal edebilirmiş.
Tabii kimse ona inanmıyormuş.
“Bu çocuk hayal kuruyor,” derlermiş.
“Renklilik diye bir şey yoktur,” dermiş öğretmenler bile.
Ama Arven biliyormuş. Çünkü gece rüyalarında gerçek renkleri görürmüş.
Bir gece, gökyüzünde hafif bir sızıntı fark etmiş. Siyah gecenin içinden incecik bir renk ışığı sızıyormuş. Arven parmaklarını uzatmış. Ve o anda… rüyasına bir fırça düşmüş.
2. Bölüm: Fırçanın Gücü
Ertesi sabah Arven uyandığında yatağında bir şey bulmuş:
Renkli kılları olan, altın saplı bir boya fırçası.
Annesi fırçayı görünce sadece gri kıl parçası sanmış. Ama Arven onu tutar tutmaz, odasının bir köşesinde gri duvara dokunmuş. Bir anda orada kocaman bir gökyüzü mavisi halka belirmiş!
Fırçayla her dokunduğu yer renkleniyormuş. Ama… sadece onun gözleriyle.
Annesine göstermiş.
“Hiçbir şey yok,” demiş annesi.
Ama Arven görebiliyormuş.
Kendi defterine çizmeye başlamış. Bahçeyi yeşile boyamış, güneşe sarı taçlar takmış.
Ama dış dünya gri kalıyormuş. Renkler hâlâ gizliymiş. Çünkü bu renkler inançla, cesaretle ve hayal gücüyle ortaya çıkıyormuş.
3. Bölüm: Renk Yiyen Varlık
Arven bir gün büyük duvara büyük bir resim yapmış: Renkli bir ağaç, üstünde gökkuşağı gibi dallar. Ama gece olduğunda o duvar solmuş.
Rüyasında bir yaratık görmüş. Gözleri puslu, elleri siyah dumanlı, yürürken boyaları silen bir varlık: Soluk.
Soluk, Krallığın eski günlerinden kalan bir lanetmiş. Renklerden korkar, onları yutar, dünyayı gri tutmak istermiş.
Ama Arven korkmamış.
– “Ben hayal ettikçe, sen yok olacaksın!” demiş.
Ertesi sabah uyanınca fırçası artık konuşabiliyormuş.
Fırçanın adı Lira’ymış.
– “Eğer gerçek rengi görmek istiyorsan, Soluk’un saklandığı Renksiz Kayalıklar’a gitmelisin,” demiş Lira.
4. Bölüm: Renk Yolculuğu
Arven çantasına fırçasını koymuş, birkaç boya tüpü almış (gri olduklarını sanıyorlardı), yola çıkmış.
Yol boyunca, karşılaştığı her gri canlıya fırçayla dokunmuş:
Bir serçeye — kanatları kırmızıya dönmüş.
Bir çiçeğe — yaprakları mor açmış.
Bir çocuğa — gözleri parlamış ama sonra tekrar solmuş.
Lira fısıldamış:
– “Sadece içi görenler renkleri dışarıda da görebilir. Sen renkleri göstermeye değil, uyandırmaya gidiyorsun.”
Kayalıklara vardığında gökyüzü kararmış. Soluk bekliyormuş.
– “Sen misin? Küçücük biri! Hayal peşinde koşan bir çocuk…” demiş.
Arven fırçasını kaldırmış.
– “Benim hayalim bir dünya değil, sadece bir çiçekle başlar!”
Ve yere bir kırmızı çiçek çizmiş. O çiçek bir anda dal vermiş. Kayalıkları çatlatmış.
5. Bölüm: Renklerin Uyanışı
Soluk çığlık atmış. Boyalar onun gövdesine yapışmış, damarlarına yayılmış. Her korktuğunda gri duvarlar çatlamış.
Arven fırçasıyla gökyüzüne bir çizgi çekmiş. Gökten ilk kez bir gökkuşağı sızmış. Kasabanın üzerine düşmüş.
İnsanlar pencereye çıkmış.
“Bu ışık ne?”
“Bu kırmızı mı?”
“Gökyüzü… neden böyle?” demişler.
Çocuklar Arven’in yanına koşmuş.
Ve o anda Arven fırçasını uzatmış:
– “Alın, siz de çizin!”
Bir çocuk mavi bir kuş yapmış. Diğeri sarı bir güneş. Her biri hayal ettikçe, çizdikçe… renk gerçek olmuş.
Soluk, gri bir toz gibi dağılmış. Fırça parlamış.
Ve o anda Lira demiş ki:
– “Artık renkler sizde, Arven. Çünkü renk, gözle değil, cesaretle görülür.”
6. Bölüm: Renkli Bir Dünya
Artık Renksiz Krallık bir efsane olmuş. Yeni adı: Hayal Krallığı.
Duvarlar sanatla dolmuş. Evlerin kapıları sarı, yollar yeşil, insanlar rengarenk giyinirmiş.
Arven resim öğretmeni olmuş. Ama her dersin başında şu sözü tekrarlarmış:
“Renk görmek cesaret ister.
Ama renk olmak daha büyük bir mucizedir.”
Ve geceleri hâlâ yıldızlara bakar, ilk fırçasını baş ucunda tutarmış.
Çünkü o, rüyasında bile boyamaya devam edermiş.