
Ay Işığı Tepesi ve Rüzgarın Kalbi - Uzun Çocuk Masalları
Paylaş
1. Bölüm: Sessiz Köy ve Minik Mira
Bir zamanlar, dağların ardında, sakin ve küçük bir köy yaşarmış. Bu köyün adı Aytepe’ymiş. Aytepe'de herkes huzur içinde yaşar, geceleri gökyüzünü izleyerek uyurmuş. Çünkü köyün hemen yukarısında, dev gibi, gümüş renkli bir tepe varmış: Ay Işığı Tepesi.
Bu tepede hiçbir hayvan yaşamazmış. Çünkü her gece oradan gizemli bir rüzgar esermiş. Bu rüzgar bazen tatlı bir melodi gibi fısıldar, bazen de bir ninni gibi esermiş. Köylüler bu rüzgarın özel olduğuna inanırmış. Hatta bazıları onun bir ruhu olduğuna inanırmış.
Bu köyde yaşayan yedi yaşında meraklı bir kız çocuğu varmış. Adı Mira’ymış. Mira, annesiyle birlikte yaşarmış. Babası yıllar önce uzaklara gitmiş, geri dönmemiş. Mira hep gökyüzüne bakar, “Acaba babam da ay ışığını görüyor mudur?” diye düşünürmüş.
Mira’nın en büyük hayali Ay Işığı Tepesi'ne tırmanmakmış. Ama annesi izin vermezmiş. Çünkü rüzgarın gizemi yüzünden hiç kimse oraya çıkmazmış. Ama Mira'nın içinde tarifsiz bir çağrı varmış. Sanki rüzgar ona sesleniyormuş gibi…
2. Bölüm: Yasak Tepeye İlk Adım
Bir gece, Mira pencereden dışarı bakarken rüzgar hafifçe odasının içine süzülmüş. Perdesi dans eder gibi dalgalanmış. Rüzgar bir kelime fısıldamış: “Gel…”
Mira'nın gözleri büyümüş. Kalbi pır pır atmaya başlamış. Sessizce paltosunu giymiş, minik fenerini almış ve dışarı çıkmış. Ay ışığı, yeryüzünü gümüş gibi parlatıyormuş. Mira kararlıymış. Bu gece Ay Işığı Tepesi'ne çıkacaktı.
Yolda onu biri izlemiş: küçük bir kirpi. Adı Piko’ymuş. Piko, Mira'nın en iyi arkadaşıymış. Mira nereye gitse onu takip edermiş. O da sessizce Mira’nın peşine takılmış.
Tepenin eteğine geldiklerinde, rüzgar hafif hafif esmeye başlamış. Mira elini uzatmış ve fısıldamış:
– "Buradayım…"
Rüzgar bir anda hızlanmış ve Mira’nın saçlarını savurmuş. Sanki onu selamlıyormuş. Mira, Piko ile birlikte yürümeye başlamış.
3. Bölüm: Ay Taşları ve Geçmişin Gölgesi
Tepede yollar kayalık, ama ışıl ışılmış. Her taş ay ışığıyla parlar gibi parlıyormuş. Bu taşlara "Ay Taşları" denirmiş. Efsaneye göre, her taş binlerce yıl önce düşen yıldızların kalıntısıymış.
Yolda eski bir tabela bulmuşlar. Üzerinde rüzgar sembolü kazılıymış. Altında şu yazıyormuş:
“Rüzgarın Kalbi'ni ancak saf kalpliler bulabilir.”
Mira ve Piko, derin bir vadiden geçmiş, eski bir taş köprüyü aşmış, sessiz kuşların uçuştuğu bir açıklığa gelmişler. Orada yaşlı bir ağaç varmış. Ağacın gövdesine işlenmiş bir yüz dikkatlerini çekmiş.
O yüz konuşmuş.
– "Neden buradasın, küçük kız?"
Mira önce korkmuş ama sonra derin bir nefes almış.
– "Rüzgar beni çağırdı. Onun kalbini bulmak istiyorum."
Ağaç yüzü yavaşça gülümsemiş:
– "O zaman kalbini dinlemeyi öğrenmelisin. Rüzgar sadece kulakla değil, yürekle duyulur."
Ve sonra ağaç açılmış. İçinde gizli bir geçit belirmiş.
4. Bölüm: Dört Rüzgar Muhafızı
Geçit, onları yer altındaki bir mağaraya götürmüş. Mağaranın içinde dört farklı tünel varmış. Her birinin üstünde bir rüzgar sembolü: Kuzey, Güney, Doğu, Batı.
Mira bir ses duymuş:
– "Rüzgarın kalbine ulaşmak için dört muhafızın sırrını çözmelisin."
İlk olarak Kuzey Rüzgarı'na gitmiş. Soğuk ve sessiz bir tünelmiş. İçeride dev bir baykuş bekliyormuş.
Baykuş sormuş:
– "Karanlıkta ne görürsün?"
Mira düşünmüş:
– "Hayal gücümü… çünkü karanlıkta içimdeki ışığı daha iyi görürüm."
Baykuş kanatlarını açmış ve geçiş izni vermiş.
İkinci tünel Doğu Rüzgarı’ymış. Hızlı ve telaşlı. Burada bir tavşan muhafız varmış. Sormuş:
– "En hızlı olmak mı istersin, en sabırlı mı?"
Mira cevaplamış:
– "Sabırlı olmak. Çünkü sabırla bekleyen her rüzgar zamanı geldiğinde eser."
Tavşan tebessüm etmiş ve geçmesine izin vermiş.
Üçüncü tünel Güney Rüzgarı’ymış. Sıcak ve tatlı kokularla doluymuş. Burada bir kelebek durmuş.
Kelebek sormuş:
– "Güzellik nedir?"
Mira demiş:
– "Bir dostun gülüşünde saklıdır."
Kelebek parlamış ve yolu açmış.
Son tünel Batı Rüzgarı’ymış. Gürültülü, dertli ve karmaşık. Bir kurt çıkmış karşılarına.
– "Kendinden korkar mısın?"
Mira yutkunmuş. Sonra başını sallamış.
– "Bazen evet… Ama korkmak, cesur olmayı engellemez."
Kurt uluyarak yolu açmış.
5. Bölüm: Rüzgarın Kalbi
Tüm tünelleri geçtikten sonra Mira ve Piko dev bir alana ulaşmışlar. Ortada, gökyüzüne doğru yükselen bir ışık sütunu varmış. Bu "Rüzgarın Kalbi"ymiş. Efsaneye göre, Ay Işığı Tepesi’nin içinde, rüzgarın ruhu buradaymış.
Mira yaklaşmış. Rüzgar artık fısıldamıyor, konuşuyormuş:
– "Sen geldin, küçük kalp. Yüreğini açık tuttun. Karanlığa meydan okudun. Şimdi bir seçim yap: Bir dilek tut."
Mira gözlerini kapatmış. Piko yanına sokulmuş.
– "Ben babamı bulmak istiyorum," demiş sessizce.
Rüzgar dalgalanmış. Işık sütunu daha da büyümüş. Ve sonra Mira'nın etrafında dönerken fısıldamış:
– "Gerçek arayış, uzaklarda değil; kalbindedir. Bak şimdi gerçeği göreceksin."
Birden Mira’nın gözleri önünde bir sahne belirivermiş. Babası, uzak bir ülkede, bir ormanda kamp kurmuş. Göğe bakıyor ve fısıldıyormuş:
– "Mira… seni seviyorum. Yıldızlar altındaki her gece seni hayal ediyorum."
Mira’nın gözlerinden yaşlar süzülmüş. Piko onun elini patisiyle tutmuş.
Rüzgar son bir kez konuşmuş:
– "İşte şimdi, sen de rüzgarın bir parçasısın. Döndüğünde artık sadece Mira olmayacaksın. Umut taşıyan biri olacaksın."
6. Bölüm: Aytepe’ye Dönüş
Mira, Piko ile birlikte tepeden inerken sabah olmuş. Güneş doğarken, Ay Işığı Tepesi hiç olmadığı kadar parlakmış. Köylüler merakla dışarı çıkmış. Mira tepeden el sallamış.
Annesi, onu görünce önce korkmuş, sonra sarılmış. Mira rüyada gibiymiş ama kalbi daha canlıymış. O günden sonra köydeki herkes Mira'nın hikayesini anlatır olmuş.
Ve Mira her gece babasına yazdığı mektupları rüzgara bırakmış. Çünkü artık biliyormuş: Rüzgar, kalpten gelen her sesi taşırmış.