Balıkçı Martı ve Altın Balık - Kısa Çocuk Masalları

Balıkçı Martı ve Altın Balık - Kısa Çocuk Masalları

Güneşin nazlı nazlı doğduğu, dalgaların kayalara fısıldadığı küçük bir sahil kasabasında, Martı Mino adında meraklı bir martı yaşardı. Mino, diğer martılardan farklıydı; o sadece karın doyurmak için değil, denizin hikâyelerini öğrenmek için de balık avlardı.

Bir sabah Mino, denizin üstünde alçak uçarken suyun yüzeyinde parlayan bir şey gördü. “O ne acaba?” diye düşünerek hemen suya daldı. Gagasına küçük ama pırıl pırıl parlayan bir altın balık takıldı.

Balık konuştu!
“Canımı bağışla sevgili martı. Sana üç dilek hakkı vereyim.”

Mino şaşkındı ama bir o kadar da heyecanlıydı. Hayatında ilk defa konuşan bir balıkla karşılaşıyordu.
“Peki,” dedi martı, “ilk dileğim tüm kuşların aç kalmaması.”

Altın balık gülümsedi, kuyruğunu salladı ve uzaklardaki kayalıklarda bir anda yüzlerce balığın belirdiğini söyledi. Artık martılar kolayca balık bulabilecekti.

Mino ikinci dileğini düşünürken bir fırtına başladı. Dalga dalga gelen rüzgar, yuvasını yerinden söktü.
“İkinci dileğim,” dedi Mino, “bütün kuşların güvenle yuva kurabileceği sağlam yerler olsun.”

Altın balık yine kuyruğunu salladı. Artık kıyı boyunca korunaklı kayalıklar, çalılar ve güvenli ağaç dalları belirmişti. Kuşlar huzur içinde yuva kurabileceklerdi.

Son dileğe sıra gelmişti. Mino gökyüzüne baktı, denizi seyretti. Sonra yavaşça balığa döndü:
“Son dileğim… Seni özgür bırakmak.”

Altın balık gözyaşlarına boğuldu.
“Bunca yıldır kimse böyle bir dilek dilemedi. Teşekkür ederim Mino.”

O andan itibaren altın balık Mino’ya öyle bir hediye verdi ki: Denizin dilini anlama gücü. Mino artık dalgaların anlattığı masalları, balıkların fısıltılarını duyabiliyordu.

Ve o günden sonra Mino, martıların en bilgesi oldu. Çocuk martılara denizin şarkılarını, dostluğun ve paylaşmanın gücünü anlatan hikâyeler anlattı.

Bloga dön

Yorum yapın

Yorumların yayınlanabilmesi için onaylanması gerektiğini lütfen unutmayın.